Yeniden merhaba hepinize,
Bu aralar fazlasıyla spora ve ağzıma attığım her bir lokma içerisindeki yağa takmış durumdayım :) Aslında oldum olası spor delisi ve sporla yaşayan insanlardan olamadım ben. Ama sonuçta hayat beni bir seçim yapmak durumunda bıraktırdı. "Yemek yemeyi bu kadar çok seviyorsan ve yemek yemek artık senin için yaşamını idame ettirmekten fazlası anlamına geliyorsa o zaman kusura bakma şekerim spora gideceksin hem de her gün hem de deli gibi" dedi bana hayat :) İşte o gün bugündür gerçekten deli gibi spora gidiyorum. Dün de aslında sporda olmam gereken akşamlardan biriydi ve spor sonrası çok yakın bir dostumla evde oturup laflayacaktık. Ama gelin görün ki içimde beni içten içe yiyen o eski "ben" bir anda ruhumun yönetimini ele geçirdi. "Çok yoruldun kızım" dedi "hırpalama bu kadar kendini bir gece sporsuz kalsan ölmezsin. Evvelsi gün televizyonda izlediğin sarışın kadından öğrendiğin o tarifi yap; hem kalorisiz hem de arkadaşınla beraber yersiniz."
Bu fikir reddebileceğim türden birşey değildi. İş çıkışı kendimi evimin yakınındaki markette buldum. Aklınıza gelebilecek her türlü yeşilliği aldım. Siz de keyfinize göre seçebilirsiniz. Mesela ben yeşilliklerin ortasında renk olsun diye minik kırmızı turplardan da kattım sepetime. Sonra portakallara yöneldim; evimizde çok meyva tüketilmediğinden sadece bu tarif için ihtiyacım olan 1 tane portakal aldım. Buzdolaplarının önünden geçerken bir yoğurt kaptım raftan; sonra bir minik hardal ve en son et reyonunda durdum ve minik bir paket tavuk göğsü aldım. Siz kişi sayınıza göre tavukların boyutunu ve adedini belirleyebilirsiniz. En son kasaya doğru ilerlerken tarifimin bana göre asıl malzemesi olan bademi ve tuzlu krakeri de alıp eve doğru koşmaya başladım. Niye bu kadar acele etmiş olduğumu hala anlayabilmiş değilim :)
Işık hızıyla eve koşturdum. Salona uğramadan hemen mutfağa giriş yaptım. Çok hızlı bir giriş oldu sanırım ayağımı kapıya tosladım. Torbalarım ellerimden yere saçıldı. Hem terliklerimi ayağıma geçirmeye çalışıp hem de torbaları yerden topladım.
En nihayetinde malzemelerim ve ben başbaşa kalmıştık tezgahın önünde. Önce bademlerimi rondodan geçirdim bir güzel ama çok değil böyle içerisinde badem parçalarının görünüyor olması lazım. Aslına bakarsanız, eğer bulabiliyorsanız, bu aşamada doğranmış badem bulmak ve bunları üzerleri kızarana kadar fırına vermek de bademlerinizi hazırlamada bir yoldur ama ben malesef doğranmış badem bulamadım. Onun için bademleri bahsettiğim gibi rondoda çekip bir kaba aldım. Yine aynı rondoda almış olduğum tuzlu krakerleri öğüttüm. Neredeyse toz kıvamına geldiler. Bunun içerisine çok az irmik ve bir tutam da tuz ekledim. Rondoyu bir tık daha çalıştırdım ve bu karışımı da bir kaba aldım. Bu karışımın üzerine yoğurt ve hardalımı da ekledikten sonra temizleyip parmak boyutunda boyuna boyuna kestiğim tavuklarımı bu karışımın içerisine attım ve iyice karışımla özdeşleşmelerini sağladım. Karışımdan çıkardığım tavuklarımı fırına göndermeden evvel bademe buladım ve hemen hemen her fırında bulunan fırın telinin üzerine hepsini dizdim. Bunları fırına vermeden önce de altlarına ilk 2 dakika başka bir fırın tepsisi koydum ki sosu akıp fırınımı pisletmesin :) 2 dakika sonra altına koyduğum tepsiyi çıkardım ki tavuklarımın altına da sıcaklık ulaşsın :) Tavuklarım 200 derecede 20 dakika kadar pişerken ben de diğer tarafta yanlarına koyacağım sosu hazırlamaya başladım. Bu aşamada tavukların fırında kalacağı süre fırınınıza göre değişebileceğinden yani tavukların helak olmaması için arada bir kontrol etmeniz gerekebilir :)
Tavukların yanına yapacağım sos oldukça basitti ve emin olun beni hiç oyalamadı. Bir kaba göz kararı yoğurdumu aldım, içine ince ince doğradığım maydanozlarımı koydum, bunların üzerine sarımsak tozumu ekledim ve hepsini karıştırıp minik bir kaba aldım. İşte size kolay ama muhteşem tavuk sosu...Bu sosa acı sevenler acı-sos da katabilirler; hiçbir sakıncası yoktur aksine tam bir lezzet şöleni yaratırsınız :)
Son aşama olarak da salatamı yapmaya geçmiştim ki arkadaşım geldi. Evden gelen kokularla beraber ayakkabısını çıkarttığı gibi mutfağa daldı. Kokusu böyleyse kendisi herhalde bomba gibi olacak diye düşünüp beklemeye koyulduk.
Bekleme sırasında ise geniş bir kaba aldığım tüm yeşillikleri ve turbumu doğradım; bunları birbirleriyle bir güzel karıştırdım. Bir başka minik kap içerisinde ise salatama koyacağım ballı sosumu hazırlamaya geçtim. Biraz bal, çok az sirke, azıcık zeytinyağı ve almış olduğum portakalın kabuklarını rendeleyerek bir karışım oluşturdum. Burada önemli olan muhakkak sosun tadına bakmanız. Tadı çok tatlı ise üzerine çok az daha sirke ekleyerek tatlılığını alabilirsiniz. Sosu salataya eklemeden önce de elimdeki portakalın yarısının suyunu yeşilliklerimin üzerine sıktım ve arkasından salata sosumu ekledim. Tatlı ekşi tatlara, özellikle de salata içerisinde bayılanlardansanız, bana güvenin bu vazgeçilmez bir tat oldu :)
Soframız ve tabaklarımız hazır heyecanla tavuğu fırından aldık. Manzara süperdi; tavukları hemen tabaklarımıza geçirdik. Yanına salatamız ve yanına tavuklar için hazırladığımız sosla beraber servis tabaklarımızı hazırladık. Öncelikle tavuktan başladım. Bademin kıtır kıtır tadı ve hardalın tavuğa kattığı o hafif kekremsi hafif tatlı doku beni kendimden geçirdi. Üstelik göğüs eti gibi yavan ve kuru bir et, o kadar yumuşak ve tam kıvamında sulu olmuştu ki anlatamam. Denemeniz lazım; denemeniz, görmeniz, tatmanız lazım...
Haydi mutfaklarınızın başına diyorum :):)
Şimdiden afiyet olsun hepinize :)
Bu aralar fazlasıyla spora ve ağzıma attığım her bir lokma içerisindeki yağa takmış durumdayım :) Aslında oldum olası spor delisi ve sporla yaşayan insanlardan olamadım ben. Ama sonuçta hayat beni bir seçim yapmak durumunda bıraktırdı. "Yemek yemeyi bu kadar çok seviyorsan ve yemek yemek artık senin için yaşamını idame ettirmekten fazlası anlamına geliyorsa o zaman kusura bakma şekerim spora gideceksin hem de her gün hem de deli gibi" dedi bana hayat :) İşte o gün bugündür gerçekten deli gibi spora gidiyorum. Dün de aslında sporda olmam gereken akşamlardan biriydi ve spor sonrası çok yakın bir dostumla evde oturup laflayacaktık. Ama gelin görün ki içimde beni içten içe yiyen o eski "ben" bir anda ruhumun yönetimini ele geçirdi. "Çok yoruldun kızım" dedi "hırpalama bu kadar kendini bir gece sporsuz kalsan ölmezsin. Evvelsi gün televizyonda izlediğin sarışın kadından öğrendiğin o tarifi yap; hem kalorisiz hem de arkadaşınla beraber yersiniz."
Bu fikir reddebileceğim türden birşey değildi. İş çıkışı kendimi evimin yakınındaki markette buldum. Aklınıza gelebilecek her türlü yeşilliği aldım. Siz de keyfinize göre seçebilirsiniz. Mesela ben yeşilliklerin ortasında renk olsun diye minik kırmızı turplardan da kattım sepetime. Sonra portakallara yöneldim; evimizde çok meyva tüketilmediğinden sadece bu tarif için ihtiyacım olan 1 tane portakal aldım. Buzdolaplarının önünden geçerken bir yoğurt kaptım raftan; sonra bir minik hardal ve en son et reyonunda durdum ve minik bir paket tavuk göğsü aldım. Siz kişi sayınıza göre tavukların boyutunu ve adedini belirleyebilirsiniz. En son kasaya doğru ilerlerken tarifimin bana göre asıl malzemesi olan bademi ve tuzlu krakeri de alıp eve doğru koşmaya başladım. Niye bu kadar acele etmiş olduğumu hala anlayabilmiş değilim :)
Işık hızıyla eve koşturdum. Salona uğramadan hemen mutfağa giriş yaptım. Çok hızlı bir giriş oldu sanırım ayağımı kapıya tosladım. Torbalarım ellerimden yere saçıldı. Hem terliklerimi ayağıma geçirmeye çalışıp hem de torbaları yerden topladım.
Tavukların yanına yapacağım sos oldukça basitti ve emin olun beni hiç oyalamadı. Bir kaba göz kararı yoğurdumu aldım, içine ince ince doğradığım maydanozlarımı koydum, bunların üzerine sarımsak tozumu ekledim ve hepsini karıştırıp minik bir kaba aldım. İşte size kolay ama muhteşem tavuk sosu...Bu sosa acı sevenler acı-sos da katabilirler; hiçbir sakıncası yoktur aksine tam bir lezzet şöleni yaratırsınız :)
Son aşama olarak da salatamı yapmaya geçmiştim ki arkadaşım geldi. Evden gelen kokularla beraber ayakkabısını çıkarttığı gibi mutfağa daldı. Kokusu böyleyse kendisi herhalde bomba gibi olacak diye düşünüp beklemeye koyulduk.
Bekleme sırasında ise geniş bir kaba aldığım tüm yeşillikleri ve turbumu doğradım; bunları birbirleriyle bir güzel karıştırdım. Bir başka minik kap içerisinde ise salatama koyacağım ballı sosumu hazırlamaya geçtim. Biraz bal, çok az sirke, azıcık zeytinyağı ve almış olduğum portakalın kabuklarını rendeleyerek bir karışım oluşturdum. Burada önemli olan muhakkak sosun tadına bakmanız. Tadı çok tatlı ise üzerine çok az daha sirke ekleyerek tatlılığını alabilirsiniz. Sosu salataya eklemeden önce de elimdeki portakalın yarısının suyunu yeşilliklerimin üzerine sıktım ve arkasından salata sosumu ekledim. Tatlı ekşi tatlara, özellikle de salata içerisinde bayılanlardansanız, bana güvenin bu vazgeçilmez bir tat oldu :)
Soframız ve tabaklarımız hazır heyecanla tavuğu fırından aldık. Manzara süperdi; tavukları hemen tabaklarımıza geçirdik. Yanına salatamız ve yanına tavuklar için hazırladığımız sosla beraber servis tabaklarımızı hazırladık. Öncelikle tavuktan başladım. Bademin kıtır kıtır tadı ve hardalın tavuğa kattığı o hafif kekremsi hafif tatlı doku beni kendimden geçirdi. Üstelik göğüs eti gibi yavan ve kuru bir et, o kadar yumuşak ve tam kıvamında sulu olmuştu ki anlatamam. Denemeniz lazım; denemeniz, görmeniz, tatmanız lazım...
Haydi mutfaklarınızın başına diyorum :):)
Şimdiden afiyet olsun hepinize :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder