30 Eylül 2011

KAHVALTI ŞÖLENİ-HAZIRLIK

Herkese bu soğuk ve yağmurlu İstanbul sabahından merhaba :)
Bu aralar İngiliz turistlere benzetiyorum kendimi çoğunlukla; az evvel bacaklarımda ani bir üşüme hissedince, azıcık güneş ışığı görsem yaz ortası gibi giyindiğimi farkettim. Çocukluğumdan beri sıcağı çok sevmeyen biri olarak üşümek benim için hiçbir zaman bir külfet olmadı. Aksine üşümek bana yaşadığımı hissettiren yegane duygu. Yazın o yapış yapış kokuşuk sıcaklığından nefret ettiğimi gizlemeyeceğim. İşte bu yüzden yaz tatillerim de, başlı başına bir işkence olmasın diye, deniz veya havuz içerisinde oyalanarak geçiyor. Sözü yine çok fazla uzattım sanıyorum. Söylemek istediğim sadece bu soğuk havaları çok sevdiğimdi :)
Sıcak bir yaz ayını böylece geride bırakırken, yarın sabah için arkadaşlarla bir kahvaltı sofrasında buluşma ayarladık eşimle. Uzun zamandır görüşemediğimiz arkadaşlarımızla yeni evimizde muhteşem bir sofrada buluşma fikrinden hareketle hemen internette birkaç tarif araştırdım. Yakın çevrem iyi bilir; internette müdavimi olduğum bir yemek sitesi var. Sahibi yine sanıyorum benim gibi sevdiklerine hoş sofralar sunmayı ve bu sofralarda hoş muhabbetler içerisinde kaybolmayı seven biri. Yine hep yapmış olduğum gibi o siteyi tıkladım ve kendisinin daha önceden yapmış olduğu tariflerden birkaç tanesini gözüme kestirdim. Tariflerinden ve malzeme birleşimlerinden şüphem olmadığı için, daha yapmadan bile gözüm kapalı tavsiye ediyorum bu tarifleri denemenizi...
Tarifler arasında muhteşem peynirli börekler, minik hindistancevizli toplar ve omlet olacak. Şimdiden sabahı iple çekmeye başladım diyebilirim. Yarın sabah tüm bunların hepsini yetiştiremeyeceğimden korkarak :) hindistancevizli toplarımı bu akşamdan yapacağım. Ve inşallah bu akşam ilerleyen saatlerde tarifi ve fotoları sizinle paylaşıyor olacağım.
Bu sırada tarifte yer alan malzemeleri almak istersiniz diye düşünerek malzeme listesini şimdiden sizinle paylaşıyorum. 2 paket çikolatalı bisküvi, 1 portakal, kestane püresi, ceviz içi, süt:)
Heyecanla akşama buluşmak dileğiyle :)

28 Eylül 2011

HARDALLI BADEMLİ TAVUK KROKET

Yeniden merhaba hepinize,
Bu aralar fazlasıyla spora ve ağzıma attığım her bir lokma içerisindeki yağa takmış durumdayım :) Aslında oldum olası spor delisi ve sporla yaşayan insanlardan olamadım ben. Ama sonuçta hayat beni bir seçim yapmak durumunda bıraktırdı. "Yemek yemeyi bu kadar çok seviyorsan ve yemek yemek artık senin için yaşamını idame ettirmekten fazlası anlamına geliyorsa o zaman kusura bakma şekerim spora gideceksin hem de her gün hem de deli gibi" dedi bana hayat :) İşte o gün bugündür gerçekten deli gibi spora gidiyorum. Dün de aslında sporda olmam gereken akşamlardan biriydi ve spor sonrası çok yakın bir dostumla evde oturup laflayacaktık. Ama gelin görün ki içimde beni içten içe yiyen o eski "ben" bir anda ruhumun yönetimini ele geçirdi. "Çok yoruldun kızım" dedi "hırpalama bu kadar kendini bir gece sporsuz kalsan ölmezsin. Evvelsi gün televizyonda izlediğin sarışın kadından öğrendiğin o tarifi yap; hem kalorisiz hem de arkadaşınla beraber yersiniz."
Bu fikir reddebileceğim türden birşey değildi. İş çıkışı kendimi evimin yakınındaki markette buldum. Aklınıza gelebilecek her türlü yeşilliği aldım. Siz de keyfinize göre seçebilirsiniz. Mesela ben yeşilliklerin ortasında renk olsun diye minik kırmızı turplardan da kattım sepetime. Sonra portakallara yöneldim; evimizde çok meyva tüketilmediğinden sadece bu tarif için ihtiyacım olan 1 tane portakal aldım. Buzdolaplarının önünden geçerken bir yoğurt kaptım raftan; sonra bir minik hardal ve en son et reyonunda durdum ve minik bir paket tavuk göğsü aldım. Siz kişi sayınıza göre tavukların boyutunu ve adedini belirleyebilirsiniz. En son kasaya doğru ilerlerken tarifimin bana göre asıl malzemesi olan bademi ve tuzlu krakeri de alıp eve doğru koşmaya başladım. Niye bu kadar acele etmiş olduğumu hala anlayabilmiş değilim :)
Işık hızıyla eve koşturdum. Salona uğramadan hemen mutfağa giriş yaptım. Çok hızlı bir giriş oldu sanırım ayağımı kapıya tosladım. Torbalarım ellerimden yere saçıldı. Hem terliklerimi ayağıma geçirmeye çalışıp hem de torbaları yerden topladım.
En nihayetinde malzemelerim ve ben başbaşa kalmıştık tezgahın önünde. Önce bademlerimi rondodan geçirdim bir güzel ama çok değil böyle içerisinde badem parçalarının görünüyor olması lazım. Aslına bakarsanız, eğer bulabiliyorsanız, bu aşamada doğranmış badem bulmak ve bunları üzerleri kızarana kadar fırına vermek de bademlerinizi hazırlamada bir yoldur ama ben malesef doğranmış badem bulamadım. Onun için bademleri bahsettiğim gibi rondoda çekip bir kaba aldım. Yine aynı rondoda almış olduğum tuzlu krakerleri öğüttüm. Neredeyse toz kıvamına geldiler. Bunun içerisine çok az irmik ve bir tutam da tuz ekledim. Rondoyu bir tık daha çalıştırdım ve bu karışımı da bir kaba aldım. Bu karışımın üzerine yoğurt ve hardalımı da ekledikten sonra temizleyip parmak boyutunda boyuna boyuna kestiğim tavuklarımı bu karışımın içerisine attım ve iyice karışımla özdeşleşmelerini sağladım. Karışımdan çıkardığım tavuklarımı fırına göndermeden evvel bademe buladım ve hemen hemen her fırında bulunan fırın telinin üzerine hepsini dizdim. Bunları fırına vermeden önce de altlarına ilk 2 dakika başka bir fırın tepsisi koydum ki sosu akıp fırınımı pisletmesin :) 2 dakika sonra altına koyduğum tepsiyi çıkardım ki tavuklarımın altına da sıcaklık ulaşsın :) Tavuklarım 200 derecede 20 dakika kadar pişerken ben de diğer tarafta yanlarına koyacağım sosu hazırlamaya başladım. Bu aşamada tavukların fırında kalacağı süre fırınınıza göre değişebileceğinden yani tavukların helak olmaması için arada bir kontrol etmeniz gerekebilir :)
Tavukların yanına yapacağım sos oldukça basitti ve emin olun beni hiç oyalamadı. Bir kaba göz kararı yoğurdumu aldım, içine ince ince doğradığım maydanozlarımı koydum, bunların üzerine sarımsak tozumu ekledim ve hepsini karıştırıp minik bir kaba aldım. İşte size kolay ama muhteşem tavuk sosu...Bu sosa acı sevenler acı-sos da katabilirler; hiçbir sakıncası yoktur aksine tam bir lezzet şöleni yaratırsınız :)
Son aşama olarak da salatamı yapmaya geçmiştim ki arkadaşım geldi. Evden gelen kokularla beraber ayakkabısını çıkarttığı gibi mutfağa daldı. Kokusu böyleyse kendisi herhalde bomba gibi olacak diye düşünüp beklemeye koyulduk.
Bekleme sırasında ise geniş bir kaba aldığım tüm yeşillikleri ve turbumu doğradım; bunları birbirleriyle bir güzel karıştırdım. Bir başka minik kap içerisinde ise salatama koyacağım ballı sosumu hazırlamaya geçtim. Biraz bal, çok az sirke, azıcık zeytinyağı ve almış olduğum portakalın kabuklarını rendeleyerek bir karışım oluşturdum. Burada önemli olan muhakkak sosun tadına bakmanız. Tadı çok tatlı ise üzerine çok az daha sirke ekleyerek tatlılığını alabilirsiniz. Sosu salataya eklemeden önce de elimdeki portakalın yarısının suyunu yeşilliklerimin üzerine sıktım ve arkasından salata sosumu ekledim. Tatlı ekşi tatlara, özellikle de salata içerisinde bayılanlardansanız, bana güvenin bu vazgeçilmez bir tat oldu :)
Soframız ve tabaklarımız hazır heyecanla tavuğu fırından aldık. Manzara süperdi; tavukları hemen tabaklarımıza geçirdik. Yanına salatamız ve yanına tavuklar için hazırladığımız sosla beraber servis tabaklarımızı hazırladık. Öncelikle tavuktan başladım. Bademin kıtır kıtır tadı ve hardalın tavuğa kattığı o hafif kekremsi hafif tatlı doku beni kendimden geçirdi. Üstelik göğüs eti gibi yavan ve kuru bir et, o kadar yumuşak ve tam kıvamında sulu olmuştu ki anlatamam. Denemeniz lazım; denemeniz, görmeniz, tatmanız lazım...
Haydi mutfaklarınızın başına diyorum :):)
Şimdiden afiyet olsun hepinize :)

25 Eylül 2011

ÇOK UZUN BİR MOLA


Merhaba takipçilerim,
Takipçilerim diyorum ama hakikaten birileri beni takip ediyor mu bundan bile kuşkuluyum ama yine de oralarda bir yerlerde bu sayfayı takip eden (en azından istatistiklerimin söylediği sayıda) birilerinin olduğunu bilmek bana güç veriyor :)
Sizden, bu sayfadan, hatta yemek yapmaktan, bizatihi yemek yemekten uzaklaşalı ve mutfağın kapısının önünden geçmeyeli çokkkkk uzun zaman olmuş; şimdilerde farkediyorum.
Öncesinde blogspot sayfalarının devlet kararı ile geçici süreli olarak kapatılması engelledi girişlerimizi; bu süre zarfında bir insanın hayatında yaşayabileceği en büyük mutlulukla beraber böyle bir sayfamın olduğunu bile unuttum. Ailemize katılmasını dört gözle beklediğimiz minik canımız için dönmeye başlamıştı dünyamız. Onunla beraber geçen her gün her dakika insana kendini bile unutturan bir mutluluk ve huzur yaşatıyordu. Hani derler ya "Gözüm hiçbir şey görmedi" diye işte aynen öyle ne bu sayfayı ne de o minik haricinde başkaca bir şeyi görmedi gözüm.
Malesef bir gün geldi ki onun artık burada olmadığını anladık. Dünyanın en büyük acısı diye adlandırmayacağım bunu çünkü eminim ki bundan daha büyük acılar da vardır dünya üzerinde. Sadece katlanılması, dayanılması oldukça zor bir ruh hali diye adlandırabilirim bunu. Hani düşmanımın bile başına vermesin dedirten türden...
Bu şekilde düştüğüm boşlukta kıvranırken aklıma geldi bu sayfa. Sonra kendi kendime dedim ki neden yapmayı çok sevdiğim şeyleri yapmıyorum ki artık. Yazı yazmak bunlardan biriydi; yemek yapmak ise ikincisi. Her ikisini bir arada tutan bu sayfayı neden bu kadar öksüz bıraktım ki?
Şimdi bu iletiyi sizlere yazarken kelimeler koştururcasına dökülüyor satırlara. Sanki uzun süre kapalı kalmış sonradan gün yüzüne çıkartılmış aç-susuz kalmış hayvanlar gibi saldırıyorlar satırlara dökülmek için. Cümle içerisindeki yerlerini önemsemeden sadece satırın bir yerinde var olabilmek çabasıyla sıraya girmeye çalışıyorlar. Ben de onları bu kadar uzun bir süre beklettiğim için kızıyorum kendime.
İşte bu uzun molada olanlar ve yaşananlar bunlardan ibaret. Değişmeyen tek şey var o da "yeme sanatı" :) O, ne olursa olsun bizi bırakmıyor. Biz, herkesi ve herşeyi bir çırpıda terkedebilen insanoğulları, ne yaşarsak yaşayalım onsuz yapamıyoruz.
Tam da bu sebeple, çok yakında burada yine birbirinden müthiş tariflerle karşılaşacaksınız :) Tatlı, tuzlu, yağlı, yağsız, değişik, hiç görülmemiş, kimbilir belki de dünya mutfağından örneklerle çıkacağım karşınıza.
Umuyorum bir daha yollarımız bu kadar uzun süre birbirinden ayrılmaz.
En kısa sürede buluşmak dileğiyle sevgili takipçilerim....